Bugünlerde dolandırıcılık haberleri gündemden düşmüyor fakat bazıları, sıradan dolandırıcılık hikayelerinin çok ötesine geçiyor. Son yaşanan bir olay, hem dolandırıcılık boyutuyla hem de zeka dolu kaçış yöntemleriyle dikkatleri üzerinde toplayarak sıra dışı bir senaryo oluşturdu. Bir adam, tam 4 milyon doları çaldıktan sonra, ölü taklidi yaparak hem dikkati üzerinden çekmeyi hem de yasal sorumluluklardan kaçmayı başardı. Bu ilginç vaka, hem sosyal medyada hem de basında geniş yankı buldu.
Dolandırıcılığın merkezi, ABD'nin New York şehri olarak belirlendi. İddialara göre, 35 yaşındaki zanlı, kurduğu sahte şirket aracılığıyla yatırımcıları kandırarak büyük miktarda para topladı. Şirketin sunduğu çekici yatırım fırsatları, birçok kişinin ilgisini çekti ve kısa sürede büyük bir trust oluşturdu. Sinematografik bir planla, birkaç ay içinde 4 milyon dolarlık bir rakamı kasasına koymayı başardı. Ancak tüm bunlar, görünüşte sakin bir hikaye gibi başlamış olsa da, sonu oldukça farklı bir senaryoyla sona erdi.
Zanlı, parayı topladıktan sonra bir anda ortadan kayboldu. Bununla yetinmeyen dolandırıcı, kullandığı ikinci bir kimlik ile gizlice Meksika’ya kaçtığını bilmeyen tüm taraflara ölü olduğunu bildiren bir mektup bıraktı. Ölü numarası yaptığına dair belgeleri, kendi imzasıyla “ölüm belgesi” niteliğinde sahte bir evrak hazırlayarak çevresinde inandırmaya çalıştı. Ancak bu planı, yargıdan kaçışını sağlayacak kadar verimli olmayacaktı. Olayın üzerindeki karanlık perde, kendisini arayan medya ve polis birikimleri sonucunda sonuçsuz kalmadı.
İlk başlarda, polis ve FBI bu ölü numarasıyla dolandırıcıyı aramaktan vazgeçmeyi düşünmedi. Olayın kurbanları arasında, insanları dolandırmaya yönelik daha önce faaliyet göstermiş birinin tekrar bu yola girdiği ve hatta yeni kurbanlar bulma ihtimali olduğu düşüncesi, araştırmaları hızlandırdı. Ölü olduğuna dair evraklar incelendiğinde, işin aslının oldukça farklı olduğu anlaşıldı. Kısa bir süre sonra, dolandırıcının en son nerede görüldüğüne dair birkaç ipucu elde edildi ve Meksika’da yaşadığı tespit edildi.
Yetkililer, dolandırıcının yakalanması için Meksika hükümetiyle iş birliği yapma kararı aldı. Olay, yerel gazetelere ve televizyon kanallarına yansıdığında, dolandırıcı hakkında bilgi verenlere ödül verileceği duyuruldu. İnsanların bilgilendirilmesine yönelik yapılan kamu spotlarıyla, halkın konuya dair bilgilendirilmesi sağlandı.
Sonucun ne olacağı, merakla beklenirken, dolandırıcının hem yasal hem de sosyal açıdan nasıl bir sonuçla karşılaşacağı tartışmaları başlattı. Toplumda dolandırıcılık veya hukuki sorumluluklardan kaçma yollarının nasıl geliştiği ve sosyal medya aracılığıyla ne derecede yayılabileceği konuları da gündeme gelmiş oldu. Bu olay, dolandırıcılık faaliyetlerinin sadece bir finansal kayıp değil, aynı zamanda sosyal bir etki yarattığını gösterdi. Dolandırıcının, toplumda bıraktığı güvensizlik ve endişe, uzun yıllar sonrasında bile hatırlanacak bir derin iz bırakacak gibi gözüküyor.
Bu olayın sonunda, dolandırıcının yakalanması ve adaletin yerini bulması umuduyla haberler takip edilmeye devam ediliyor. Ölü numarası yaparak kaçmak, ne kadar zekice görünse de kaçışın uzun sürmeyeceğini herkes biliyor. Hukukun üstünlüğü karşısında herkesin bir gün er ya da geç hesap vereceği gerçeği, bu tür olayların her daim karşısında dimdik duruyor.